MİAMİ

MİAMİ

4 Haziran 2015 Perşembe

Vize İstemeyen Ülkeler

ürkiye’den vize istemeyen ülkelerson dönemde dış politikada önemli adımların atılması ile birlikte sayıca artıyor, ancak yine de vizesiz gidilebilen ülkelersayısı hala yeterli değil. Zira hala bir çok ülke tarafından uygulanan Türkiye vize uygulamaları vatandaşı yoruyor. Özellikle de Schengen vizesi vatandaşımızın seyahat özgürlüğünün önündeki engellerden belki de en önemlisi.
Vize almak için gerekli evraklar ve rezervasyonların hazırlanması ve yapılan masraflar, daha seyahate çıkmadan vatandaşın canını sıkmaya yetiyor. Üzerine dünyanın en pahalı pasaportuna yapılan masraflar ile yurtdışı çıkış harcı bunun tuzu biberi olmaya yetiyor. Ülkeler ile ikili ilişkileri ve dostluğu pekiştirecek politikalarla, vizesiz Avrupa ve vizesiz dünya yolunda sağlam adımlarla ilerleme kaydedileceğini umuyoruz.
Aşağıdaki listede umuma mahsus (bordo) pasaporta vize istemeyen ülkeler güncel listesini görebilirsiniz.

Vize istemeyen ülkeler | 2015 Güncel Liste

Antigua-Barbuda, Arjantin, Arnavutluk, Bahamalar, Barbados, Belarus, Belize, Bolivya, Bosna Hersek, Brezilya,Brunei Sultanlığı (Dikkat: 72 Saate kadar transit vize, vizeler kalkmadı henüz)
Ekvador, El Salvador, Fas, FijiFilipinler, Gambiya, Guatemala, Gürcistan,
Haiti, Honduras, Hong Kong, İran, Jamaika, Japonya, Kamerun,Karadağ, Katar, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kolombiya, Kore Cumhuriyeti (Güney Kore), Kosova, Kosta Rika, Kuveyt
Libya, Lübnan, Makau Özel İdare Bölgesi,MakedonyaMaldivlerMalezya, Meksika (e-vize)
Moldova, Mauritus, Moğolistan, Nikaragua, Nevis, Palau Cumhuriyeti, Panama, Peru, Rusya, Samoa, St. Vincent-Grenadines
Singapur, San Marino, Santa Lucia, Sırbistan, Suriye, Swaziland, St. Vincent-Grenadines, St Kitts, St Lucia
Şili, Şeyseller, Tacikistan, Tayland, Trinidad-Tobago, Tunus, Tuvalu,
Ukrayna, Uruguay, Ürdün, Vanuatu, Venezuela, Vatikan.
Karadag-Cumhuriyeti
Vizesiz Ülkeler: Karadağ

Sınır Kapılarında Vize Alınabilen Ülkeler

Azerbaycan (Bakü), B.A.E. (Transit), Bahreyn, Bangladeş (Dhaka), Bhutan, Burkina Faso (75 Euro), Burundi, Cape Verde, Cibuti, Doğu Timor, Dominik Cumhuriyeti, Ermenistan (Resmi, hizmet ve diplomatik pasaport hariç), Endonezya (25$), Gana, Güney Afrika Cumhuriyeti, Irak, Kamboçya (30$), Katar, Kenya (50$), Komor Adaları, Madagaskar, Mali, Mozambik, Nepal (30$), Ruanda (Transit 3 günlük), Samoa (34$), Sri Lanka (25$), Sudan (100$), Şeyseller, Tanzanya (50$), Togo, Tonga, Uganda, Umman, Zambiya (50$), Zimbabwe (Victoria Falls sınır kapısı ile 100$)
Basında yer alan bir ülke ile daha vizeler kalktı  manşetlerine güvenmemek gerekiyor. Siyasilerin görüşmeleriyle bu kararlar alınmış olsa da, protokollerin belirlenmesi, bunun uygulanması, resmi gazetede yayınlanması çok uzun bir süreç alabiliyor. Bazen de kaldırılan vizeler sadece yeşil veya diplomatik pasaportu kapsıyor olabilir. Oysa ki bir çoğumuz çipli bordo pasaporta sahibiz.
Yemen ve Brunei Darussalam  ile vizelerin kaldırılması için imzalar atılmış olduğu söyleniyor, ancak henüz yürürlüğe girmemiştir. Kamboçya ile, Diplomatik, hizmet ve hususi pasaport sahipleri için vize muafiyeti anlaşması imzalanmıştır, umumi pasaport için vize istenmektedir. Kapıda vize alınabilmektedir.
Vizesiz Ülkeler

Dünyanın en ilginç yerleri

1.Dalga (Utah, ABD)
Bazıları kurgu filmlerindeki bilinmeyen gezegenleri andıran bu bölgelerin tamamı doğal oluşumlar. Ancak kimilerinin nasıl oluştuğunu açıklama konusunda bilim insanları bile kifayetsiz kalıyor... Jurassic döneminde yani yaklaşık 190 milyon yıl önce oluşan bu bölge Navajo kumtaşıyla kaplı. Kayaçların aşınmasıyla dalgalı bir görünüm ortaya çıkmış. 


2.Güzellik Havuzu (Yellowstone Milli Parkı, ABD)
Güzellik havuzuna yakından bakış… Bu gölcük Kromatik Kaynak adı verilen yakınlardaki bir başka gölcüğe bağlı. Su birikintilerinin birinin seviyesi yükseldiğinde diğerininki düşüyor.

3-Sahra’nın Gözü (Richat Structure), Moritanya

Moritanya-Sahranin-Gozu
Moritanya Sahra Çölü’nde bulunan bu arazi, dünyanın en güzel jeolojik mucizelerinden biri sayılmaktadır. Çölün ortasında göz şekline benzeyen bu yerin çapı 50 km civarındadır.
Eskiden bu oluşumun, bir göktaşının yüzeye düşmesi sonucunda oluştuğu düşünülürken, şu anda bilim adamları önceki görüşleri reddederek ederek toprağın erozyonu ile böyle bir doğal güzelliğin oluştuğunu belirtiyorlar.
Moritanya, resmi adıyla Moritanya İslam Cumhuriyeti, bir kuzeybatı Afrika ülkesidir. Batısında Atlas Okyanusu, güneybatısında Senegal, güneydoğu ve doğusunda Mali, kuzeydoğusunda Cezayir, kuzeyinde ise Batı Sahra yer alır. Sahra Çölü ya da Büyük Sahra Çölü, dünyanın en büyük sıcak çölü olup, Afrika’nın kuzeyinde, kıtanın ortası ile kuzeyini ayıran 9.000.000 km² büyüklüğünde dev bir çöldür.

4-Büyük Mavi Delik (Great Blue Hole), Belize

Great Blue Hole
Büyük mavi çukur olarak de bilinen, Belize açıklarında bulunan bu büyük sualtı obruğu veya deniz çukuru, Belize City’den 70 km uzaklıkta bulunan Lighthouse Resifi’nin merkezinde bulunur. Amerika’nın Belize Eyaleti’nin açıklarında bulunmaktadır.
Çapı 0,4 km olan bu kusursuz bir daire şeklindeki delikte suyun derinliği 145 metreyi buluyor. Dairenin koyu renge çalması, bu coğrafi oluşumun çevresiyle arasında derinlik farkının olmasından kaynaklanmaktadır.
Belize, Orta Amerika’da yer alan bir ülkedir. Kuzeyinde Meksika, batı ve güneyinde Guatemala, doğusunda ise Karaib Denizi yer almaktadır. 1973’e kadar İngiliz Honduras’ı olarak bilinen ülke 1981 yılında bağımsızlığını ilân etmiştir. 300 metre çapında ve 124 metre derinliğindeki delik dairesel bir biçimdedir.

5.Cehennem Kapısı (Derweze), Türkmenistan

Darvaza-Cehenne-Kapisi-Turkmenistan
Türkmenistan’da bulunan bu arazi sınırsız bir metan gazı rezervine sahiptir. Kaynaklara göre, 35 yıl önce gaz elde etmek için, bu bölgede kazı çalışmaları yapan jeologlar çok derine giderek metan gazının yüzeye çıkmasına sebep olmuşlar.
Jeologlar korkudan ekipmanlarını bile almadan bölgeyi terk etmişler. Bu yaşananlardan sonra, metan gazının bölgedeki insanları zehirlememesi için, rezervi yakmaya karar vermişler.
Rezerv o günden beri hiç durmadan yanmaya devam ediyor. Orta Asya ülkelerinden olan Türkmenistan güneyden İran, batıdan Hazar denizi, kuzeyden Kazakistan, kuzeydoğudan Özbekistan, güneydoğudan Afganistan’la çevrilidir.

8- Antilop Kanyonu (Antelope Canyon), Arizona, ABD

Antilop kanyonu
Arizona eyaletinde bulunmaktadır. Asırlarca yağmur suları kayalıkları şekillendirerek bu ilginç forma kavuşmasını sağlamıştır.
Antilop Kanyonu, ABD’nin güneybatısındaki en çok ziyaret edilen ve en çok resmi çekilen kanyonudur. Antilop Kanyonu, erozyon sonucu oluşmuş olup Arizona’da bulunmaktadır.

İTALYASchengen vizemin çıkmasıyla ufak bir Avrupa turu yapayım dedim ve Alttaki rotayı planlayıp sırt çantamla beraber yola koyuldum. Tabi öyle hemen yola çıkılmıyor. Önce ara uçuşlar için bir kaç gün araştırma yapıp en uygun biletler hangi günlerde varsa rotamı ve genel olarak konaklama planımı bu doğrultuda yaptım. Böylece gezi harcamalarım daha makul seviyelere indi. Ara uçuşlar için bir kere Ryanair ve bir kere de Vueling havayollarını kullandım. Diğer ulaşım araçlarım ise iki otobüs ve beş kere de tren yolculuğuydu.
Güney-Avrupa-Rota
Gezi yazılarımda restoran adresi, tarihi bilgiler ya da o şehir hakkında nette onlarca defa yazılmış şeyleri yazmadan, gezgin birinin gözünden gezi süresince gördüklerimi, düşüncelerimi ve elimden geldiğince tüm harcamaları da yazarak gidecek olanlara yardımcı olmaya çalışıyorum.
NAPOLİÖğlen 12 gibi şehre indim. Konaklamayı düşünmediğim İçin merkez bölgesini gezip genel bir İtalyan kültürünü görmek istedim.
Havaalanından çıktığınızda mc cafe nin önünden şehir merkezine giden otobüsler var. Direk oraya gidebilirsiniz. Bileti otobüsten alırsanız 4 euro ama havaalanı içindeki tobacco shoptan alırsanız 3 euro. O yüzden simdi havaalanına geri donup 3 euroluk biletten alın ve otobüse geri gelin ( : Bu bilet ile 90 dakika içinde toplu taşıma araçlarını kullanabiliyorsunuz. Otobüse ya da metroya binerken bileti, makineye okutmanız yeterli.
Direk merkez bölge olan toledo tarafına geçtim. Bu cadde ve çevresinin genel görünümü bildiğiniz bizim eminönü ve istiklal caddesi karışımı bir yer. Hatta araya tarlabaşını da serpiştirmişler tam olmuş.
Şehre gelmeden önce okuduğum gezi yorumlarına genel anlamda katılsam da güvenlik olayını diğer arkadaşların biraz abarttığını düşünüyorum. Tamam zenciler her tarafta var, tuhaf İtalyan tipler sürekli size bir şeyler satmaya çalışıyor ama kafa sallayıp geçiyorsun. Gece yarısı arka sokaklara pek bulaşılmadığı surece güvenlik sıkıntısı yaşanacağını sanmıyorum.
Şehrin genel görünümü klasik itayla şehirleri gibi eski yapılardan oluşuyor. (Bu kanıya İtalya’nin 5-6 şehrini gezdikten sonra vardım). Adamlara helal olsun tarihi her yerde korumayı bilmişler.
Roma ve Floransa’da fazlasıyla müze ve benzeri yerleri gezeceğim için Napoli’de bu tip atraksiyonlara girmedim. Hem buradakilerin diğer şehirlere göre sönük kalacağını düşündüğüm hem de ekstra para harcamak istemediğim için. Maalesef İtalya gezginlere göre pek hesaplı bir Ülke değil. O sebeple harcamaları dikkatli yapıp bütçeyi sarsmamak gerek.
Alışveriş için toledo bölgesinde butik gibi yerler ve mağazalar mevcut. Markalı ve tarz ürünler makul fiyatlara alınabiliyor. Yalnız sadece makul fiyatlar var geberik rakamlar yok. Tabi unutmayın gün içinde İtalya’daki mağazalar genelde kapalı. Akşama doğru dükkanlar açık oluyor ve yine aynı rahatlıkla akşam erkenden de kapanıyor.
Ben tarz birisiyim, bu tip alışverişleri severim derseniz Napoli sizi alışveriş olayıyla etkileyebilir. Zaten başka da bir şeyiyle etkileyeceğini sanmıyorum. Gelinip görülmese de kaybedeceğiniz bir şey yok diyebilirim.
Ha derseniz pompeiye giderken uğranılmaz mı? Ben pompeiye de gitmedim. Genelde gideceğim müze, tapınak ve tarihi yapılarda görsellik ya da çok iyi sanat eserleri yoksa bu gibi yerlere gitmiyorum. Çünkü dünyada daha gitmek istediğim birçok yer var. Zaman ve parayı bos yere harcamanın anlamı yok (:
Neyse aksam 7 gibi cagliari tren istasyonuna gelerek roma biletimi aldım ve yarım saat sonra tren hareket etti. Bilet regional olan en uygun biletti. 11 euro. Yol 3,5 saat sürüyor. Gar civarında beklerken bir pizza yiyeyim dedim. Baya lezzetli orta boy pizza ve yanında kolaya 8 euro verdim. Eğer ana caddeden sıyrılıp biraz ara sokaklara girerseniz 7-8 euroya bu tarz menülü ve lezzetli pizza yapan şirin lokantalar bulabilirsiniz.
Aldığım tren bileti en ucuz sınıftan olduğu halde koltuklar ve vagon içleri beklediğimden daha iyiydi. 2. Sınıf diye hor görmeden direk regional biletlere yönelin derim. Trene binmeden biletinizi sarı cihazlara okutmayı unutmayın.
Aklımda Napoli ile ilgili önemli hiç bir şey kalmadan Roma’ya geçtim.
          ROMA GEZİSİ

ROMA
Akşam 22:00 gibi Roma’ya indim. Ayarladığım Hostel Termini tren garına çok yakın olduğu için 5 dakika yürüdükten sonra hosteldeydim. Gecelik 18 euro vererek 6 kişilik oda da kaldım. Konaklamanızı Termini tren istasyonuna yakın seçerseniz hemen hemen Roma’da gezilecek her yere yürüyerek gidebilirsiniz. Roma’nın en sevdiğim yanlarından biri de buydu zaten.
Ertesi gün Collesium’u gezerek güne başladım. Yürüyerek gittiğim için çevreyi tanımak daha kolay oldu. Collesium’a giriş ücreti 12 euro. Kapıda uzun kuyruk var gibi görünse de 15-20 dakika sonra içerideydim. Burası filmlerde gördüğüm kadar heybetli çıkmadı ya da beni o kadar etkilemedi diyebilirim. İçeride ayrı bir müze daha var ve buraya giriş ekstra 5-6 euro. Tabi oraya girmedim. Gezilecek her yerini 1,5 saatte bitirdikten sonra dışarıdaydım. Girişte aldığınız bilet ile Foro Romano ve Paletino’ya da girebiliyorsunuz. Buralarda eski şehirden kalma yapı ve kalıntılarla dolu bir yer. Bizdeki efes tadında diyebilirim. Yaklaşık 1,5 saat içinde buraları da gezdikten sonra bu bölgeyi bitirdim. Yollarda ve gezme yerlerinde genelde çeşmeler mevcut. Yanınıza pet şişe alırsanız suyu buralardan doldurabilirsiniz. Tadı çok güzel olmasa da susuzluğu gideriyor. Yol üstünden su alırım derseniz ufak su 1 euro. Yani gereksiz pahalı.
Merkeze doğru dönerken pizzacı arayışına girdim. Cadde üstünde pizza + içecek fiyatları minimum 10 euro. Yine ara sokaklara dalarak şirin bir esnaf lokantası buldum. Pizzayı elektrikli değil taş fırında yapıyorlar. Birkaç çeşit peynirli ve domatesli pizzaya içecekle beraber 7 euro verdim. İtalya için hesaplı bir rakam diyebilirim. Ama pizzaları gerçekten çok çok iyi. Orada yedikten sonra bizdeki pizzaların; üzerine transparan sucuk koyulmuş ekmek hamuru olduğunu anlıyorsunuz.
Akşam olduğunda aşk çeşmesine(Trevi Çeşmesi) doğru yola koyuldum. Sokaklar ve binalar size geçmişte dolanıyorsunuz gibi bir his veriyor. Çevrenin bu denli güzel korunmuş olmasına bir kez daha hayret ediyorum. Tabi Floransa’yı gördükten sonra daha da çok hayret edeceğim o ayrı (:
Aşk çeşmesi her zaman kalabalık olan bir yer. Önünde oturup milleti seyretmek bile insana zevk veriyor. Yaklaşık 1 saat burada durup hem dinlenip hem de birkaç kişiyle sohbet ettikten sonra geze geze hostele doğru dönüyorum.
Gece dışarı çıkıyorum ama Roma’da gece hayatı yok. Araştırdığım kadarıyla bir tane gece klubü var ama gece hayatı demek gece klübü demek değil. Vakit geçirecek pek bir yer bulamadıktan sonra hostele geri dönüp odadakilerle takılmaya devam ediyorum. Eğer kaldığınız odada ya da ortak alanlarda birileriyle tanışma fırsatı var ise hiç çekinmeyin. Hostel sakinleri muhabbete açık olur. Böylece farklı kültürlerden gelmiş insanlarla tanışıp, kaynaşma fırsatını yakalamış olursunuz. Öyle ki bazı zamanlar hostel ortamının güzel olması sebebiyle konaklamamı 1-2 gün uzattığım bile oluyor.
Ertesi gün tam günümü Vatikan ve Vatikan müzesine ayırıyorum. Bazı yazılarda buraların yarım günde gezileceğini okuyabilirsiniz ama bence kalkıp Roma’ya gitmişken sadece Vatikan için bir tam gününüzü ayırıp doyasıya, dinlene dinlene gezin derim. Çünkü Roma’da hatta belki de İtalya’da beni en çok etkileyen yer Vatikan’dı diyebilirim.  Burayı sindire sindire gezmek gerek.
Vatikan’a giriş ücretsiz ama girişte ciddi bir kuyruk var. Ben nasıl oldu anlamadan kendimi 5-6 Japon turistin arasında buldum. Asyalıları hep sevdiğim için bunlar bir şey biliyordur diye peşlerine takıldım. Meğersem onlar turist grubuymuş ve öncelikli giriş hakları varmış. Nasıl olduysa Japonlarla beraber bende x-ray cihazından geçerek 5 dakikada Vatikan’ın içine girdim. Bunu isteyerek yapmadım ama en az bir saat vakit kazanmış oldum.
Direk Vatikan kilisesinin kulesine çıktım. Merdivenle çıkarsanız 5, asansörle çıkarsanız 7 euro. Tabi ki her gezginin yapacağı gibi 5 euroluk bileti tercih ettim. Önceki yazılarda yürüyerek çıkmanın çok zor olduğunu okumuştum ama ben yürümeye alıştım mı nedir bilmiyorum bana hiç zor gelmedi. Birazcık terliyorsunuz o kadar. Eğer kapalı alan korkunuz var ise tepeye çıkmanızı önermem çünkü merdivenlerin bazı yerleri iki kişinin bile geçemeyeceği genişlikte.
İlk çıkış noktanızdan yani kubbeden, kilisenin içine üstten bakıyorsunuz. Çok ciddi bir yükseklik ve alttaki insanların karınca gibi görünmesi insanı baya etkiliyor. Alttaki videoda bunu rahatlıkla görebilirsiniz.
Sonra kuleye doğru tekrar tırmanıyorsunuz. Buradan Roma manzarası çok iyi. Hem Vatikan’ın meşhur bahçelerini görebilir hem de şehre kuşbakışı bakabilirsiniz. Daha sonra aşağıya doğru inişe geçip yukarıdan baktığım kilisenin içine giriyorum. Kilise çok büyük. Şimdiye kadar gördüğüm en iyi kilise Ayasofya derken bu düşüncem artık değişiyor. Vatikan kilisesindeki eserler, duvar süslemeleri, ortamdaki ahenk beni çok etkiliyor. Yaklaşık 1,5 saatimi içeriyi gezerek ve dinlenerek geçiriyorum. Duvarlardaki resimler inanılmaz iyi. Aynı şekilde heykellerde öyle. Girişte sağdaki Mikelanjelo’nun şimdiye kadar imzaladığı tek eseri olduğu söylenen Meryem Ana ve kucağında İsa heykeli gerçekten etkileyici.
Meydana doğru geçip biraz oturarak çevreyi seyrediyorum. Dinlendikten sonra Vatikan müzesi girişindeyim. Şaşılacak şekilde burada kuyruk yok. Giriş ücreti 16 euro. İçeriye girip yavaş yavaş odaları gezmeye başlıyorum. Müze genel olarak 6-7 bölgeden oluşuyor. Pek müzeci biri olmasam da eserleri görmek çok etkileyici.  Hele ki tavana yapılan resimler inanılmaz derecede iyi. Duvarlara yapılan heykel resimlerinde ışık ve gölgeler öyle bir kullanılmış ki bunlar heykel mi yoksa resim mi ayırt edilemiyor. En son yer olan Sistine Şapeline geldiğinizde zaten yuh, bu kadar da değil diyorsunuz. Mikelanjelo’nun bilindik eserlerini orijinal olarak görmek insana ayrı bir zevk veriyor. Bu müze için başka bir şey yaz(a)mayacağım. Çünkü burası ne yazarak nede fotoğraf ve videolarla idrak edilecek bir yer değil. Eğer Roma’ya gelirseniz muhakkak buraya uğrayın. Vakit probleminiz varsa boş verin Collesium’u direk buraya gelin derim.
Müze’den çıktıktan sonra artık hangi müze beni bu kadar etkileyebilir ki diyorsunuz. Ve öyle de oluyor. Floransa’da uffizi müzesini de geziyorum ama Vatikan Müzesi gibi etkili olmuyor.
Vatikan’a metroyla gelmiştim ama dönüşü yürüyerek yapıyorum. Uzun gibi görünse de geze geze, arada görülecek yerlere uğrayarak 2-3 saate merkeze geliyorum. Bu yolda azda olsa turist değil de İtalyan’ları görme fırsatınız olabiliyor. Yolda yürürken birde Roma dondurması alırsınız ohh miss (:
Gece hayatı olmadığı için hostelde takılıp kaynaşmaya devam.
Merkez bölgedeki kilise, meydan, çeşme ve gezilecek yerlere hiç değinmiyorum. Zaten araştırsanız da araştırmasanız da hepsinin önünden bir şekilde geçiyorsunuz. Kiliselere giriş zaten ücretsiz. Alın elinize bir Roma haritası, salın kendinizi sokaklara her yere yürüyerek geze geze gidersiniz, metroya bile gerek yok.
Roma için iyi planlanmış 2 gece 3 gün yeterli olur ama baya yorulursunuz. Benim tavsiyem 3 gece kalıp rahat rahat gezilmesi olur.
Daha sonra Floransa’ya doğru devam ediyorum.
Yine en ucuz bileti veren Regional vagondan biletimi alıyorum. 20 euro.
Tren biletlerinde koltuk numarası olmuyor. Kafanıza göre bir yere oturuyorsunuz. Binmeden önce sarı cihazlara biletiniz okutun. Arada yapılan kontrollere denk gelirseniz boş yere ceza ödemek zorunda kalmayın.

                                                          FLORANSA GEZİSİ

FLORANSA
İstasyondan hostele yürümem 15 dakika sürüyor. Bu sırada Floransa’yı da tanımaya çalışıyorum. İlk izlenimim; Floransa Roma’ya göre daha ağır ve eskiyi hatırlatıyor. Sonraki günlerde bu düşüncem daha da pekişiyor.
Normalde Floransa’da 1 gece 2 gün kalmayı planlarken Hostelin ve ortamın güzelliği sayesinde konaklamamı 2 gece 3 güne çıkarıyorum. Hostelin geceliği 3 kişilik odada 1 kişi 35 euro ve kahvaltı dahil. Biliyorum bir gece için bu para çok ama hostelin sunduğu imkanları görseniz 5 yıldızlı otele değişmezsiniz. Bir akşam canlı jazz müzik yapılması ve ertesi akşamda tiyatro gösterisinin olması sanırım bu ücret için fazlasıyla yeterli. Videoyu izleyince ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksanız.
Gezmeye Mikelanjelo tepesine çıkarak başlıyorum. Galiba Floransa’yı yukarıdan görebileceğiniz en iyi yer burası. Bir tane bile yeni bir yapının ya da manzarayı bozacak hiçbir binanın olmaması insanı şaşırtıyor. Ülkemize göre her şeyin pahalı olduğu İtalya’da bu tepeye çıkmanın ücretsiz olması ise ayrı bir güzellik. Sonra yine yürüyerek meşhur Ponte Vechio köprüsüne doğru gidebilirsiniz. Ara sokaklarda antika, mücevher ve hediyelik eşya satan yerler var. Aynı şekilde köprü içinde de ufak dükkanlar mevcut.
Merkezde biraz daha dolanıp gördüğüm meydan ve Kilisleri geziyorum. Yorulduktan sonra yine arada derede bir şirin pizza dükkanı bulup orta boy bir pizza ve içeceğe 6 euro veriyorum. Bahsettiğim pizza bir kişiye fazlasıyla yetiyor. Eğer yine ana caddelerde yiyeyim derseniz bir kişi 10-12 eurodan aşağıya çıkamazsınız.
Gece hayatı burada da pek hareketli olmadığı için hostelde takılmaya devam. Zaten Hostel’deki etkinliklere dışarıdan İtalyan’larda ücret ödeyerek katılabiliyor. Ve içerisi full İtalyan’larla dolu oluyor. Yani gece gezmesi sizin ayağınıza geliyor. Canlı jazz müziği dinleyip ortamdakilerle kaynaşıyoruz.
Ertesi güne uffizi müzesini gezerek başlıyorum. Buraya giriş 11 euro. Eğer bileti on-line alırsanız sıra beklemeden girebiliyorsunuz ama o zaman fiyat 15 euro oluyor. Tabi ki her gezginin yapacağı gibi bende 1 saat sırada bekleyip 11 euroluk bileti tercih ediyorum. Müzeyi hiç anlatmayacağım. Floransa’ya giderseniz muhakkak bu müzeye girin derim. Sadece medusa eserleri için bile girmeye değer. İtayla gezim boyunca para vererek girdiğim son yer burasıydı. Artık bu kadar kilise, tarihi eser, müze, heykel vs yeterliydi. Floransa sokaklarında dolaşmak zaten açık hava müzesi gibi bir şey, bu bile insana yeterli gelebiliyor.
Akşam İtalyan konuklar ve Hostel sakinleriyle beraber sahne şovunu izleyerek geceyi bitiriyorum.
Sabah kalkıp meşhur Pisa kulesine doğru yola koyuluyorum. Tren bileti 8 euro. Floransa’dan ciddi şekilde etkilenerek ayrılıyorum. Eğer tarihe ve sanata ilgiliyseniz Floransa size büyüleyici bir yer gelebilir ve bana yeten 2 gece 3 gün size kesinlikle yetmez.
                                         PİSA GEZİSİ

PİSA
Pisa’da indiğiniz istasyonun hemen önünden belediye otobüsüne binerek direk pisa kulesine gidebiliyorsunuz. Yanlış hatırlamıyorsam bilet 1 euroydu . Eğer biletinizi durağın oradaki bilet makinesinden değil de otobüs şoföründen alırsanız biraz daha fazla para veriyorsunuz. O sebeple bilet makinesinden almaya devam.  Eğer Pisa kulesi gezinizi 90 dakika içinde bitirebilirseniz ki bence bitirirsiniz aynı bileti istasyona geri dönerken de kullanabilirsiniz. Otobüse binince biletinizi içerdeki makineye okutmayı unutmayın.
Meşhur Pisa kulesi harbiden baya yamukmuş (: Önünde, kuleyi tutuyormuş gibi fotoğraf çektirmeye çalışanları izlemek çok keyfili. Ben normal bir şekilde fotoğraf çektirerek kulenin etrafını dolanıyorum. Yanda bir tane müze var ama içeride kayda değer bir şey olmadığını okuduğum ve artık müze tarzı yerlerden sıkıldığım için hiç girmeden burayı es geçiyorum. Yaklaşık yarım saat vakit geçirdikten sonra tren istasyonuna geri dönüyorum.
Şimdiki yolculuk Cenova. Tren bileti 19 euro. Burada şöyle bir şeyi keşfettim. Tren bileti satışı yapan 3 tane firma/vagon ismi var ve en ucuzu regional olan. Hepsinin biletini aynı makineden alıp hareket ve fiyat detaylarını görebiliyorsunuz. Bu sefer bir de lüks trene bakayım derken “ekonomi promo” diye bir seçenek gördüm. Onu seçtiğimde bilet ücreti regional olanla aynı fiyattı. Tabi direk onu aldım. Hem daha hızlı gidiyor hem daha konforlu. Bu olayı İtalya’daki son duraklarımda keşfetmem pek iyi olmadı ama sizin aklınızda bulunsun bilet alırken üst kategoriye bakıp, “ekonomi promo” bileti var mı diye bir yoklayın.
                                                     CENOVA GEZİ REHBERİ

CENOVA
Tren istasyonundan hostele doğru yürümeye başladım. Daha önce ara sokakların labirent gibi olduğunu okumuştum ama insan, sokakların içinde kaybolmadan bunu idrak edemiyormuş onu anladım. Elimde harita olduğu halde sokakların arasında kaybolup, peyniri arayan fare gibi dolandım durdum. O sırada nasıl bir sokağa girdiysem (Sokak dediğime bakmayın 2 kişi yan yana zor yürür) siyahi ablalar yanaşıp gündüz vakti iş peşinde olduklarını gösterdiler. Sırtta çanta, bir yardan yağmur yağıyor, bir yandan etraf hiç tekin değil. O sırada kafamdan aşağıya bir kova su yedim. Yukarı baktım ama kimin attığını anlamadım. Gerçi anlasan ne olacak zaten her köşe başında tuhaf tipler var ve hiç iyi bakmıyorlar. Kimisi gelip uyuşturucu madde satma peşinde kimisi ise kadın. Bu ara sokaklarda dolanmak pek mantıklı değil diyerek kendimi en yakın ana caddeye attım. Gördüğüm genç birine gitmek istediğim bölgeyi sorup ne tarafta olduğunu öğrenerek yola devam ettim. Bu sefer hostel değil de bir guesthouse yerleşmiştim. Gecelik ücret 28 euro, özel oda, kahvaltı dahil ve en merkezi konumda.
Burada da hostelde kalmayı tercih ederdim ama güzel olan hostellerde maalesef yer yoktu. Rezervasyonu son güne bırakmamak gerekiyormuş bunu bir kez daha anladım.
Cenova gezdiğim diğer İtalyan şehirlerine göre çok daha şirin bir yer. Her ne kadar ilk yaşadıklarım pek iç açıcı olmasa da şehir kendini sevdiriyor. Burada 1 gece kaldığıma pişman oldum. Cenova’nın hakkı bence minimum 2 gecedir. Şehri, sokakları gezerek başladım. Yine arada derede gördüğüm şirin bir pizzacıda 6 euroya pizza + içecekle karnımı doyurdum. Her gün pizza yemiş olsam da adamlar o kadar iyi yapıyor ki hiç bıkmıyorsun her gün her gün yine yeniyor.
Cenova’yı sadece Nice’e geçiş olarak kullandığım için burada pek gezme, şehri tanıma fırsatım olmadı. Zaten akşam 10 dan sonra sokaklarda ne insan ne de bir hareket göremiyorsunuz. İstanbul’un kalabalıklığına alışmış biri olarak bu durum bana halen tuhaf geliyor.
Sabah kalkıp Nice’e geçmek için yola koyuldum. Cenova’dan direk Nice’e tek trenle geçilmiyor. O sebeple İtalya-Fransa arasındaki sınır bölgesi olan Ventimiglia’ya 9 euro ödeyerek tren biletimi aldım. Yolculuk kısa sürüyor. İndikten sonra Nice’e gitmek için 7 euro ödeyerek yeni tren biletimi alıyorum. Trene biniyorum ve artık Fransa’dayım. Şehir değiştirir gibi ülke değiştirmek ve hiçbir pasaport kontrolü olmaması büyük kolaylık.

                                                      MALDİVLER



Maldivler’e kaç kez gidersem gideyim ilk buluşmamızdaki o büyülenme hissini asla kaybetmeyeceğimi çok iyi anladım. Biletleri tam 1 sene öncesinden almamızın sebebi, bebeğimiz olsa da onu engel olarak görüp eve kapanmamak ve yakın bir yerlere kaçmamak için adeta bir garanti belgesiydi. Bebek öncesinde hijyen koşullarını düşünmeden gittiğimiz yerler en azından bu sene için rafa kalktığından, yeni bir annenin yaşadığı yoğun stresi ancak böyle bir yer alabilirdi. Eskiden Emirates ile Dubai aktarması yapıp 9-10 saatte ulaşabildiğimiz Male artık Türk Hava Yollarının 7 saatlik direk uçuşu ile çok daha kolay gerçekleşebiliyor. Uçak Male sonrası Sri Lanka’nın Colombo şehrine uçtuğundan dileyenler Maldivler sonrası Sri Lanka keşif turuna devam edebilirler. Bebekle gidilir mi diye az yazıp çizmedik fakat daha sonra Hudut ve Sahillerde aşı gerekliliğini görünce başımıza iş açmayalım diyerek vazgeçtik ama aklımız kalmadı değil.
Maldivler, Hint Okyanusu’nda 1192 adadan oluşan bir ülke olmakla beraber Hindistan ve Sri Lanka ile komşudur. Nüfusunun tamamı %100 müslümandır (hatta tamamı Müslüman olan tek ülke diyebiliriz) ve şeriat hükümleri geçerlidir. Başkenti Male, küçük bir ada üzerine konuşlanmış şirin mi şirin bir yer. Maldivlilerin Sri Lanka’dan geldiği söyleniyor, fiziksel özellikleri aynı, tek farkları dinleri. Eskiden Budist olan bu ülkeye Arap bir tüccarın gelmesiyle kendi istekleri doğrultusunda Müslümanlığı seçmişler. Dünyadaki deniz seviyesine en yakın ülke olmakla beraber 100 sene sonra sular altında kalacağı öngörülmektedir. Hatta bunun için şimdiden Avustralya taraflarında toprak satın alıp oraya taşınma planları yaptıkları rivayet edilmekte. Topraklarının tamamı kum olduğundan çok az şey yetişiyor ve sebzeden meyveye her şeyi ithal etmek zorunda kalıyorlar. Denizde balıktan bol bir şey yok, bir de turizm cenneti olduğundan bu ülkede yaşıyorsanız ya balıkçısınızdır ya da bir otelde çalışıyorsunuzdur. Bir de tatlı su problemleri var, genelde çoğu otel suyunu çok pahalı bir yöntem olan denizden arıtma ile sağlıyor. Ülke halkı dağılmış olan mercan adalarında yaşıyor ve bu adalar oldukça küçük yüz ölçümlere sahip olduğundan 5 dakikada tüm adayı dolaşmak mümkün. Bizim adanın yakınındaki bir yerlilerin kaldığı köy adaya gittik ve yaşam standartları tahmin edileceği üzere oldukça düşüktü. Palmiye ağaçlarından yapılmış kulübelerde yaşıyorlar, klima yok, televizyon yok ve en önemlisi tatlı suları yok. Anca yağmur yağacak ve kuyular dolacak. Sosyal anlamda küçücük bir adada ne yapılabilirse onu yapıyorlar ve koca ömürlerini küçücük adalarında geçiriyorlar. Belki de asıl güzel olan hayatı onlar yaşıyorlardır kimbilir..
Maldivler-25Maldivlere gitmek Hint Okyanusu’nun ortasında binlerce küçük mercan adasından birine gidip ordan hiç çıkmamak anlamına geldiğinden planınızı ona göre yapın. Araştırma yaparken güzel ama süslenmiş yalan fotoğraflara aldanmak oldukça kolay (Trip Advisor’daki kullanıcıların çektiği resimlere göz atmakta fayda var.) Fiyatların eskiye oranla artmasının sebebi Maldivler Devletinin yeni koyduğu %8 vergidurumundan kaynaklanıyor. Biz Atoll Paradise gibi aracı bir kurumdan otelimizi ayırttık fakat şansımıza şirket mali sorunlar yaşıyormuş, ücreti ödememize rağmen otele ödeme yapmamışlar dolayısıyla uçuşa 5 gün kala otelsiz kaldık bu da yetmezmiş gibi otel ücretlerini 2′ye katlanmış bir halde bulduk ve daha sonra ödediğimiz parayı geri ödeyemediler. Aracı kurumla anlaşmayı bir kenara bırakın ve otelde kalmadan tüm ücreti asla ödemeyin. Bir diğer tavsiyem ise yemek düşkünü biri değilseniz full board anlaşmamanız yani her şey dahil sistemini almamanız daha iyi çünkü toplamda daha pahalıya geliyor yada parasını verdiniz diye zorla yeme durumları ortaya çıkıyor.  Eğer otel benim için önemli değil pansiyon olsa da olur derseniz artık yerel halkın evlerini pansiyona dönüştürüp günlüğüne 20 dolar gibi bir ücret talep ettiklerini biliyoruz. Dileyenler bu pansiyonları booking.com’da bulabilirler. W Hotel Maldivlerin ve bizim en gözde otellerimizler biriydi fakat bu sefer gittiğimizde ise Anantara’ya ait hem Dhigu adasında hem de Naladhu’da kaldık ve oldukça memnun ayrıldık. Bu arada dikkat edilmesi gereken bir başka husus ise otelin Male’ye yakınlığı. Eğer otel uzaksa deniz uçağıyla yakın ise sürat tekneleri ile adaya ulaşım sağlanıyor. Uçak teknenin beş katı kadar pahalı (Uçak kişi başı gidiş geliş 500 dolar, tekne kişi başı 150 dolar gibi). Eğer ekonomi yapmak istiyorsanız Male’ye yakın bir otel bakabilirsiniz.. Umarım sizde bu yazının ışığında keyfinize en çok uyan oteli seçersiniz.
                                                 MALDİVLER GEZİ BELGESELİ